Yolda Olma Hali/Zaman Makinesi

Biraz koşturdum, ama değdi. Sonunda o büyülü zaman makinesinin eşiğine vardım. Çocukluğumdan beri beni sessizce gözleyen, geçmişle geleceği birbirine fısıldayan görünmez bir köprüydü bu. Dışarıdan, beyaz boyalı gövdesi ve bacasından savrulan dumanıyla sıradan bir şehirhatları vapurundan farksızdı. Ama içeri adım attığım an, tahta zeminin gıcırtısıyla birlikte zaman da çatırdayacaktı. Bunu adım gibi biliyordum. Tahta banklarda martılara simit atan çocukların kahkahaları cam kenarında, Boğaz’ın mavisinde kaybolmuş yaşlı teyzelerin dalgın bakışları kulaklıklarıyla kendi evrenine kapanmış gençlerin ritmik sallanışları… Hepsi, tuzlu rüzgarın taşıdığı demli çay kokusuyla harmanlanıyor, bana tek bir cümle fısıldıyordu: *Hoş geldin, zamanda yolcu.” Üst katın arka tarafındaki açık alan, benim için gerçek bir zaman makinesiydi. Gençliğimden, çocukluğumdan kalma bir miras gibi hissettiren o küçük bölge. Ne zaman vapura binsem, yüzümü okşayan serin rüzgâr beni yukar...