Kayıtlar

Mart, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yolda Olma Hali/Zaman Makinesi

Resim
  Biraz koşturdum, ama değdi. Sonunda o büyülü zaman makinesinin eşiğine vardım. Çocukluğumdan beri beni sessizce gözleyen, geçmişle geleceği birbirine fısıldayan görünmez bir köprüydü bu. Dışarıdan, beyaz boyalı gövdesi ve bacasından savrulan dumanıyla sıradan bir şehirhatları vapurundan farksızdı. Ama içeri adım attığım an, tahta zeminin gıcırtısıyla birlikte zaman da çatırdayacaktı. Bunu adım gibi biliyordum.     Tahta banklarda martılara simit atan çocukların kahkahaları cam kenarında, Boğaz’ın mavisinde kaybolmuş yaşlı teyzelerin dalgın bakışları kulaklıklarıyla kendi evrenine kapanmış gençlerin ritmik sallanışları… Hepsi, tuzlu rüzgarın taşıdığı demli çay kokusuyla harmanlanıyor, bana tek bir cümle fısıldıyordu:   *Hoş geldin, zamanda yolcu.” Üst katın arka tarafındaki açık alan, benim için gerçek bir zaman makinesiydi. Gençliğimden, çocukluğumdan kalma bir miras gibi hissettiren o küçük bölge. Ne zaman vapura binsem, yüzümü okşayan serin rüzgâr beni yukar...

Yolda Olma Hali/iftar

Resim
Tatlı bir telaş yine içimizi kapladı.  İftar vakti yaklaşırken aceleyle arabaya atladık. Hanım direksiyona geçerken oğlumuza seslendi: ”Hadi, geç kalıyoruz. Biraz çabuk ol!”  Oğlan, bir ayağında ayakkabısı, diğerini ise yere sürükleyerek hem giymeye çalışıyor hem de ön koltuğa doğru koşturuyordu. Aceleci adımları, kilit taş kaplı avluda ince bir sürtünme sesi bırakıyordu. Ben arka koltuğa yerleşirken hanım, yanına koyduğu kutuya son bir kez göz attı.  “Tamamız galiba,”  dedi, sesinde tatlı bir heyecan vardı. Tam o anda oğlan kapıyı çekip yerine oturdu. Hanım derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdı.Yavaş yavaş köy yoluna koyulduk. Burası, yılan gibi kıvrılan, çift S harfi çizen dar bir patikaydı sokağımızı köyün yoluna bağlıyordu. Sağda, tek katlı, sade ama bakımlı evler dizilmişti. Bahçelerde renkli çiçekler, kapı önlerinde eski tahta sandalyeler vardı. Sol tarafta, ulu çamlar ve meşe ağaçları gökyüzünü örten bir tünel oluşturuyordu. Rüzgar estiğinde, dalların uğultu...

Yolda Olma Hali/Ramazan

Resim
  Yine yollardayım, Karadeniz Caddesi’nde yürüyorum ama soğuklar bitti, hava limonata gibi, tam gezmelik, ne soğuk ne sıcak. Yere düşen yaprakların kenarından geçerken uçuştular, hafif adımlarımla savurdum geçmişi, küllerini. Rüzgar esse de içimde bir huzur var, hele şu Ramazan’ın son günlerinde anılar yapraklarla birlikte usulca dönüp duruyor. Ramazan ayı Kur’an ayıdır ya, sana bir şey anlatayım mı? Benim ilk Kur’an kursuna gittiğim günleri… O zamanlar her şey Karadeniz Caddesi’nde, Aşık Paşa Camisi’nin bahçesinde başlardı. Karadeniz Caddesi, Fatih’in en güzel yollarından biriydi. Geniş parke taşlarıyla döşeli bu cadde, bir ucuyla Fatih Camii’ne uzanır, diğer ucuyla Cibali sahiline inerdi. Bizim evden bir sokak ötede ise Aşık Paşa Camisi vardı. Öyle güzel bir camiydi ki, görsen aşık olurdun. Bahçesi adeta bir cennet köşesiydi, çeşit çeşit ağaçlarla doluydurüzgar esince yaprakların hışırtısı kuş cıvıltılarına karışırdı. Ama içlerinde biri vardı ki, hepsinden özel şadırvanın üstüne ...

Yolda Olma Hali/Sokaklar

Resim
Hadi, zihnim izin versin de o güzel günlere geri dönelim. Yine kaybolalım sokaklarda oğlumla, tıpkı eskisi gibi. Bu, en sevdiğimiz oyunlardan biriydi sokaklarda kaybolmak, evi nasıl bulacağımızın bir muamma olduğu o tatlı macera. “O sokağa mı girsek, yoksa bu sokağı mı denesek?” diye köşe başlarında geçirdiğimiz küçük, neşeli tartışmalarımız… Meğer ben de seviyormuşum bu anları, hem de nasıl! Aklımda kalmış her bir detayı, capcanlı, sanki dün yaşanmış gibi.   Oğlum o zamanlar 6-7 yaşlarındaydı. Parkta oynarken herhalde sıkılıyordu; hep aynı salıncakta sallanmak, aynı kaydıraktan kaymak ona yetmiyordu. Gözlerini kocaman açıp, o masum heyecanıyla, “Hadi baba, yine kaybolalım sokakta!” deyince, dayanamazdım. Hemen tutardık 5-6 sokak öteye giden yolu. Sonra başlardı evin yolunu bulma çabamız Bazen bilerek aynı yerden ikinci kez geçerdik; bakalım fark edecek mi, hatırlayacak mı diye. Ve o minik aklıyla hatırlardı da! “Baba, yanlış geldik, buradan az önce de geçtik,” diye tatlı tatl...

Yolda Olma Hali (10)

Resim
  Ne zamandır gelmemişim buralara, bu sokaklarda yürümemişim. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, burası ne kadar değişirse değişsin, benim gözümde hala otuz beş sene önce ilk geldiğimdeki gibi capcanlı ve tanıdık bir yer. O zamanlar sahilden yukarı çıkan merdivenler bir macera gibiydi şimdi ise dinlene dinlene, nefesimi toplayarak tırmanıyorum. Ama o taş basamaklar, kenarlarında yosun tutmuş halleriyle hala aynı duruyor. Deniz kokusunu taşıyan rüzgar, martı sesleri.Hepsi dün gibi aklımda. Bu çay bahçesi eskiden iki bölmeli bir kıraathaneydi. Bir bölmesinde ufak bir televizyon vardı genelde ekran at yarışlarına kilitlenirdi. Gerçi o zamanlar at yarışları televizyonda yayınlanıyor muydu, emin değilim. Belki de radyodan dinliyorlardı biz diğer bölmede olduğumuzdan göremiyor, sadece ara sıra seslerini duyuyorduk. Yaş ortalaması burada biraz yüksekti, bir yandan yarışı takip eder, bir yandan gazete sayfalarını hışırdatarak okurdu. “Bu at kumdamı iyidir çimdemi, jokeyi kim?” diye hara...

Yolda Olma Hali (8)

Resim
  Tahminen on dakikadır bu durakta dikilmiş bekliyorum. Telefonumdaki uygulamada otobüsün 14 dakika sonra geleceği yazıyordu, durağa vardığımda ise süre bir anda 7 dakikaya düşmüştü. Hesapladım, normalde şimdiye kadar 4 dakika civarında bir şey göstermesi lazımdı. Ama ekran hala aynı sayıyı inatla koruyor. “Herhalde trafiğe takıldı,” diye geçirdim içimden. Yollar, tam da civcivlenme zamanları öğrenciler, memurlar, sonra özel sektör çalışanları... İş çıkışı herkes evine yetişme telaşında, hele ki iftar öncesi bu kalabalık iyice artıyor.   İftar bugün 19:06’da. Cebimden telefonu çıkarıp saate baktım: 17:13. Daha neredeyse iki saat var. Güneş yavaş yavaş alçalıyor, ama hava buz gibi. Mart ayı dedikleri bu mu yani? Hani bahar diyorlar ya, ne baharı! Bildiğin ayaz, rüzgâr iliklere işliyor. Etrafta savrulan birkaç kuru yaprak dışında pek hareket yok. Durağın camına vuran yansımama takıldı gözüm, göz altlarım hafiften morarmış, yorgunluk akıyor yüzümden, ama içimde tuhaf bir huzur va...